HomeBlogGenelTAHLİYE TAAHHÜDÜ VE AİLE KONUTU ARASINDAKİ İLİŞKİ

TAHLİYE TAAHHÜDÜ VE AİLE KONUTU ARASINDAKİ İLİŞKİ

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 352.maddesinde düzenlenen tahliye taahhüdüne ilişkin hüküm dikkate alındığında ‘Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.’şeklinde düzenlenmiştir.

Günlük rutinde karşılaştığımızda kira sözleşmeleri yapılırken tahliye taahhütnameside alındığı,ancak ilgili taahhütnamelerin taahhüt tarihi ve tahliye tarihi kısımlarının boş bırakıldığı,akabinde kiraya veren tarafından boş kalan kısımların doldurulmak suretiyle icra takibine konu edildiğini görmekteyiz.Burada dikkat edilmesi gereken husus taahhüt edilen tarihin kira sözleşmesinin başlangıç tarihinden sonraki bir tarihte olması gerektiği,ve tahliye tarihi kısmına atılan tarihin 1 ay içerisinde icra takibine konu edilmesi gerekmektedir.

Yine karşılaştığımız bir diğer durum ise kiracı tarafından verilen tahliye taahhütnamesinin baskı altında veya zorla imzalatıldığına dair itirazların yapıldığı görülmektedir.Belirtilen bu hususun ilerleyen mahkeme safhalarında dinlenebilmesi için verilen bu taahhütnamenin 1 yıl içerisinde TBK 39.maddesi uyarınca sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmesi gerekir.Aksi halde ilgili sürenin geçirilmesi durumunda kiracının vermiş olduğu tahliye taahhütnamesindeki iradeyi onamış sayılır.İlgili süre içerisinde yanılma, aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda ilgili sözleşmeye taraf olan kişi bu duruma ilişkin bağlı olmadığını bildirmesi gerekir,aksi halde belirtilen süre geçtikten sonra bu iddiası mahkeme tarafından dikkate alınmayacaktır.

Yine alınan bu tahliye taahhütnamelerinin icraya koyulmasının akabinde kiracının eşi tarafından itiraz edilerek ilgili konutun aile konutu olduğu ve kendisinin herhangi bir imzasının olmadığını,kendisininde kira sözleşmesinin tarafı olduğu ve zorunlu dava arkadaşlığının söz konusu olduğunu ileri sürülmek suretiyle itiraz edildiği görülmektedir.Öncelikli olarak bu itirazın dinlenebilmesi için ilgili taahhütnamenin icraya koyulmadan önce kiracı olarak taraf sıfatı bulunan kişinin eşi tarafından TMK 194.maddesinin son fıkrasındada belirtildiği üzere ‘Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.’denilerek kiraya verene karşı yazılı ihtar koşulunun yerine getirilmek suretiyle ihtar çekilmesi ve sözleşmesinin tarafı haline gelmesi gerekmektedir.Aksi halde Tahliye taahhütnamesinin icra takibine konu edilmesinden sonra kira sözleşmesine taraf olan kiracının, eşi tarafından icra takip dosyasına yahut yapılacak itirazlar sonucunda itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davalarında yapmış olduğu aile konutuna ilişkin itirazların dinlenilme olanağı bulunmamaktadır.

Belirtmiş olduğumuz bu duruma ilişkin olarak bir örnek yargıtay kararı vermek gerekir ise;Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2016/12341E. 2017/3837K. Sayılı ilamındada görüleceği üzere Alacaklı tarafından borçlu aleyhine kiralanan taşınmazın tahliyesi talebiyle başlatılan takipte, şikayetçinin icra mahkemesine başvurusunda; takibe konu taşınmazın aile konutu olduğunu,TMK’nun 194.maddesi gereği alacaklıya gerekli ihtarı yaparak kira sözleşmesinin tarafı haline geldiğini, mecburi takip arkadaşı olması nedeniyle icra dosyasında borçlu ile birlikte taraf olarak gösterilmesi gerektiği iddiasıyla takibin iptalini talep ettiği, mahkemece, şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. TMK’nun 194.maddesinin son fıkrasında; “Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda; taşınmazla ilgili olarak hakkında takip yapılan borçlunun eşi şikayetçinin taşınmazın aile konutu olduğunu alacaklıya ihtar ettiği ve sözleşmenin tarafı haline geldiği görülmektedir.
Şikayetçi yasa gereğince kira sözleşmesinde kiracı olarak taraf olup, alacaklının takip talebinde taşınmazdan tahliye isteminin bölünemez borç olması nedeniyle kiracılar arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunmaktadır. Bu nedenle mahkemece HMK’nun 124. maddesi dikkate alınarak takip

alacaklısına süre verilerek şikayetçiyi takibe borçlu sıfatı ile dahil etmesinin istenmesi bu husus yerine getirildiğinde şikayetin reddine, aksi halde takibin zorunlu takip arkadaşların tamamına yöneltilmemesi nedeni ile şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile istemin reddi isabetsizdir. SONUÇ : Şikayetçinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.’ şeklindeki kararındada görüleceği üzere kira sözleşmesi devam ederken kiracı sıfatında bulunan kişinin eşi tarafından kiraya verene karşı bir bildirimde bulunulması ve kira sözleşmesinin tarafı haline geldiği görülmektedir.Yapılan bu bildirim sonucunda artık açılacak dava ve yapılacak icra takiplerinde her iki eş açısından zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu olduğu için her ikisininde borçlu/davalı sıfatı alacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Ancak belirtmiş olduğumuz durumlar dışında alacaklı tarafından ilgili tahliye taahhütnamesi yahut kira bedelinin ödenmemesine ilişkin örnek:13 ilamsız icra takibinine girişildiği ve sonrasında bu ihtar şartının yerine getirildiği durumlarda ise diğer eşin yapmış olduğu aile konutu itirazı dinlenilmeyecektir.Buna ilişkin olarak Yargıtay 8.Hukuk Dairesi’nin 2017/4797E. 2018/11923K.sayılı ilamındada görüleceği üzere’Dava, kesinleşen icra takibi nedeniyle tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş karar davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı alacaklı, 01/12/2008 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli yazılı kira sözleşmesine dayanarak 30/12/2015 tarihinde başlattığı icra takibi ile 2015 yılı Eylül, Ekim, Kasım, Aralık aylarına ait toplam 3.000,00 TL kira ve 55,10 TL işlemiş faiz alacağının tahsilini talep etmiş, davalı borçluya ödeme emri tebliğ edilmesine rağmen borçlu borca ve imzaya itiraz etmeyerek takibin kesinleşmesine sebebiyet vermiştir.
Takip dayanağı kira sözleşmesinde kiracı davalı … olup icra takibinin de borçlusudur. Borçlunun eşi … vekili 18/03/2016 tarihli dilekçe ile; … 1.Aile Mahkemesi’nin 2015/1194 Esas sayılı dosyasında verilen 29/02/2016 tarihli karar ile TMK nın 169. maddesi gereğince …’ün başka bir adreste yaşadığı gerekçesiyle kiralanan konutun dava sonuna kadar …’e tahsisine karar verildiğini belirterek davaya feri müdahale talebinde bulunmuş, mahkemece talep kabul edilerek anılan Aile Mahkemesinin tahsis kararı ile feri müdahilin dava konusu konutta oturma hakkını elde ettiği, TMK 194. maddesi uyarınca kiralananın aile konutu olması durumunda kira sözleşmesine taraf olmayan eşin de kiracı konumuna geleceği gerekçeleriyle dava reddedilmiştir. Fer’i müdahilin Aile Mahkemesine başvuru tarihi 26/02/2016 olup icra takip tarihinden sonraya aittir. Kaldı ki Aile Mahkemesince verilen karar taşınmazın aile konutu olduğu hususuna ilişkin olmadığı gibi tahsis kararı da davanın tarafı olmayan davacı alacaklıyı da bağlamaz. Zira T.M.K.nın 194. maddesinde, konutun eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmış ise sözleşmenin tarafı olmayan eşin, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline geleceği düzenlenmiştir. Bu durumda dava konusu kiralananın aile konutu olması halinde dahi fer’i müdahil talep eden eş takip tarihine kadar kiralayana bir bildirimde bulunmadığından kira sözleşmesinin tarafı haline gelmez. İcra takibinin haklılık durumu takip tarihi itibariyle değerlendirilebilir. Yukarıda izah edilen nedenler dikkate alınarak davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle,davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nun 366. ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 02/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’ilamındada görüleceği üzere takip tarihinden sonra yapılacak olan başvuruların aile konutu itirazı şeklinde değerlendirme yapılamayacağı belirtilmiştir.

Yukarıda açıkladığımız nedenler ve bahsetmiş olduğumuz hususlar dikkatli incelendiğinde tahliye taahhütnamesi ve ilamsız icra takibine konu edilen kira sözleşmelerinde diğer eşin aile konutu itirazının mahkeme tarafından dinlenilmesi için ilgili işlemlerden önce usulüne uygun bir şekilde bildirim yapılması ve kiraya verene tebliğ olması gerekmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İletişim

Adres: Kemalöz mahallesi atapark meydanı gülfem apt, D:no:48 d:8 Merkez/Uşak

Telefon: 0532 252 34 82